Bitki bazlı etler geleneksel yolla üretilen hayvansal etlerin yerini almaya başladı. Küresel ısınmanın etkilerinin hızla arttığı günümüzde bitki bazlı sığır eti şirketleri sürdürülebilirliği öne çıkarıyor. Bitki bazlı etler küresel ısınmayı önlemek için yeni bir yol olabilir mi? Bitkisel bazlı et ürünlerinin hayvansal ete kıyasla doğaya daha az zarar verdiği ve insan sağlığı için daha faydalı olduğu iddiası ile üretilip pazarlanıyor. Su krizi, gıda krizi gibi birçok sorunlarla karşı karşıya olduğumuz bu günlerde bitkisel bazlı et üretimi sorunlarımıza çözüm olabilecek mi?
İlginizi Çekebilir: Sürdürülebilir Bir Yaşam Tarzı Nasıl Olmalıdır?
Gelecek 10 Yıl İçinde Büyük Bir Su Krizi İle Karşı Karşıyayız
Dünya yüzeyinin %74’ü su ile kaplı ama tatlı su oranı %2,5.Tatlı suyun sadece %1.2’si yeryüzünde, kalan tatlı suyun ise yalnız %21’ini kullanabiliyoruz. Aslında dünyadaki suyun sadece %0,0063 yani 100.000’de 6’sını kullanabiliyoruz. 2017 yılında kişi başına düşen su miktarı 1386 m³ iken 2023 yılında kişi başına düşecek su miktarının 1123 m³, 2040 yılında ise bu oranın 700 m³’e kadar düşmesi öngörülmektedir. Ortalama günde 2 litre su tüketiyoruz ama yaşamımız için gereken su tüketimi çok daha fazlası.
Küresel ısınmanın en büyük nedenlerinden biri olan metan gazı karbondioksitten 23 kat daha güçlü. Diğer yandan dünyamız için büyük bir tehdit unsuru barındıran karbon salınımı da hayvancılık sektörünün yüzde 18'ini oluşturuyor. Hayvansal üretim karbondioksit emisyonunun yüzde 9’u, metan gazı emisyonunun yüzde 35 ila 40’ı ve azot proksit emisyonunun yüzde 65’ini oluşturarak küresel ısınmaya etki ediyor. Nüfus artışının hızlanması ile beraber dünya nüfusunun et tüketim ihtiyacının ikiye katlanacağı ve bununla birlikte hayvansal üretimin maksimum üretim kapasitesine ulaşacağı tahmin ediliyor. Örneğin bir kilo sebze için 322 litre, bir kilo meyve için 962 litre su tüketilirken, bir kilo tavuk eti için 3900 litre, bir kilo koyun eti için 6100 litre ve bir kilo sığır eti için 15500 litre su tüketilmektedir. Ayrıca dünyada üretilen tahılın üçte biri yeme, yani hayvan beslenmesine yöneliktir. Su tüketiminin yanında suların kirlenmesinde hayvan yetiştiriciliğinin pek de masum olduğu söylenemez. Bu sebeple bitki bazlı beslenme sistemi geleceğimiz için bir umut ışığı olabilir.
Peki Bitki Bazlı Et Pazarının Geleceği Ne Yönde
Bitki bazlı gıdalara ilişkin tahminler, hızlı bir yükseliş yaşanacağını ortaya koyuyor. Bitki bazlı süt pazarının 2025’de 37,5 milyar dolara, bitki bazlı et pazarının ise 2030’da 85 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Amerika’da ki Memphis Meats, Cargill, Tyson Food gibi gıda devleri ve Bill Gates, Richard Bronson gibi tanınmış yatırımcılar bitki bazlı et pazarını desteklemekte. Hatta FinlessFoods şirketi hücre kültüründen yararlanarak, nesli tükenme noktasına gelen kırmızı ton balığı etini yapay olarak karada üretmeyi hedeflemekte.
Küresel çapta ki vegan sayısı ortalama 30 milyonu aşmış durumda. Fast food ve hayvansal gıda biçiminin en yaygın olduğu ABD'deki veganlığa geçiş rakamları oldukça çarpıcı. 2014-2017 yılları arasında oradaki vegan sayısı yüzde 600 arttı. Türkiye'de ise durum farklı değil. Özellikle son beş senede hem bitkisel bazlı beslenme tarzını benimseyenler çoğaldı. Bu rakamın yakın gelecekte çok daha fazla artması beklenmekte. Bitki temelli beslenen tüketiciler, kendi pazarını da yaratıyor olsa da şirketlerin asıl hedef kitlesi bitki bazlı et tüketimini genele yayarak pazar artışını sağlamak. Gıda sisteminde hızlı ve iddialı değişiklikler yapan bitki bazlı et sektörünün büyüklüğünün ise 2030 yılına kadar 24.8 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. 2040 itibarıyla bitkisel bazlı alternatiflerin payı yüzde 60 yükselecek gibi gözüküyor. MarketsandMarkets tarafından yapılan bir çalışmaya göre pazarın büyüklüğü ise 2023'te 6,4 milyar dolara çıkacak.
Bu habere henüz yorum yazılmamış, haydi ilk yorumu siz bırakın!...