Bulunan iskelet kalıntıları, tarihe dair bazı sırları açığa çıkarıyor! Cordoba Üniversitesi ve Bern Üniversitesi'nden araştırmacılar, geçmişe dair büyüleyici bir bakış açısı ortaya çıkardı. Córdoba Üniversitesi tarafından yayınlanan bir bildiri mevcut. Bu bildiri, tarih öncesi toplumların insan kemiklerini salt tüketimin ötesinde amaçlarla nasıl değiştirdiğine ışık tutuyor!
Zita Laffranchi ve Marco Milella liderliğindeki çalışma, İspanya'nın Priego de Córdoba kentindeki Cueva de los Mármoles'in (Mermer Mağarası) arkeolojik hazinesini araştırıyor.PLoS ONE dergisinde yayınlanan araştırmaları, Neolitik'ten Bronz Çağı'na kadar uzanan ritüeller ve kültürel uygulamalara ilişkin dikkat çekici bir hikayeyi ortaya çıkardı.
Bu araştırmanın özü, Priego de Córdoba Arkeoloji Müzesi'nde titizlikle korunan hem yetişkin hem de yetişkin öncesi 400'den fazla iskelet kalıntısının analizinde yatıyor! Araştırma ekibi, yüksek çözünürlüklü kalıplar ve elektron mikroskobu kullanarak şaşırtıcı bir sonuca ulaştı. İskelet kalıntıları ile ilgili. Kalıntıların çoğunda, tüketimle tutarlı olmayan ancak alternatif bir amaca (alet olarak) işaret eden izler ve kesikler vardı. Detaylar haberimizde!
İlginizi Çekebilir: Bilim İnsanları, Felçli Hastaların Yeniden Hareket Kazanması için Yeni Bir Yöntem Geliştirdi
Bu Keşif, Geleneksel İnanışa Meydan Okuyor
Bu keşif, kemik izlerinin genellikle yamyamlık uygulamalarına atfedildiği arkeolojideki geleneksel inanışa meydan okuyor!
Cordoba Üniversitesi'nden araştırmacı ve iskelet kalıntılarını inceleyen ekibin bir parçası olan Rafael Martínez Sánchez, bu izlerin aletlerden mi yoksa yiyeceklerden mi kaynaklandığını ayırt etmenin zorluğunu açıkladı. Bunu, kalıntıların mağaranın yüzeyinde birikmesine ve derinlere gömülmemesine bağlıyor. Bu da onları yıllar içinde hayvanlar tarafından yapılan tafonomik değişikliklere karşı duyarlı hale getiriyor.
Ancak çalışmanın bulguları için belirtelim. Bu kemiklerin aletli kullanımının göstergesi olan dikkatli bir temizleme sürecinden geçtiği fikrine dayanıyor. Keşifler arasında sivri uçlu bir fibula, değiştirilmiş bir kaval kemiği ve bir kafatası vardı.
Karbon-14 tarihlemesi, bu gizemli ritüellerin zaman çizelgesinin ortaya çıkarılmasında çok önemli bir rol oynadı. Sonuçlar, mağarada M.Ö. 3800, M.Ö. 2500 ve yaklaşık M.Ö. 1300-1400 yıllarına tarihlenen üç dönemde mezarlık kullanımına işaret ediyor.
Neolitik çağa karşılık gelen ilk dönem, toplu mezarlar için tasarlanan dolmenlerin (düz kapak taşlı tek odalı mezarlar) ortaya çıkışıyla aynı hizadadır. O dönemde de atalara duyulan saygıyı akla getirir.
Mağaradaki en eski mezarların Megalitizm'in başlangıcıyla bir arada bulunması, kemik izlerinin doğasının tüketimle uyumlu olmamasıyla birleştiğinde, bu insan kalıntılarının kasıtlı olarak alet olarak kullanılmak üzere şekillendirildiği teorisini destekliyor.
Martin Sánchez, "Ölülerin aynı yerde gruplandırılması, kalıntıların temizlenmesi ve kemiklerin alet olarak kullanılması fikrinin, muhtemelen oyuk içinde gerçekleştirilen bir tür ritüelle ilişkili olduğu anlaşılıyor" diye tahminde bulundu.
Bu çalışma, tarih öncesi toplumları çevreleyen geleneksel anlatılara ve onların insan kalıntılarına yönelik muamelelerine meydan okuyor! Araştırmacılar bu kemiklere yamyamlık merceğinden bakmak yerine ilgi çekici bir alternatif sunuyor. Bu antik topluluklar karmaşık ritüeller ve kültürel uygulamalarla meşgul oluyor. Kemikleri de, yaşayanlarla ölenler arasındaki boşluğu kapatmak için araç olarak kullanıyor.
Bu habere henüz yorum yazılmamış, haydi ilk yorumu siz bırakın!...