Girişimcilik , ülke ekonomisinde vazgeçilmez bir konuma sahiptir. Bir diğer tanım olarak ise yenilik ya da farkındalık yaratma süreci olarak da tanımlayabiliriz. Girişimciler ise küreselleşen dünyanın en önemli aktörü olarak tanımlanabilirler. Üretim faktörlerini bir araya getirerek, risk alan, yenilikleri yakalayan, fırsatları değerlendiren ve dolayısıyla ülke ekonomilerinin motor görevini üstlenen üretim faktörüdür.
Toplumsal düzen, akış ve ihtiyaçların sağlanabilmesi için devlet her zaman işletmelere gerek duymaktadır. Günümüzde hızla değişen insan ihtiyaçları ve oluşan yeni talepleri karşılamak girişimci işletmelerin fonksiyonları arasında yer almaktadır. Sadece yeni kaynak oluşturmak şeklinde sınırlı kalmayıp aynı zamanda daha önce kullanılmayan ya da az kullanılan kaynakların/fikirlerin ekonomiye kazandırılması anlamına da gelmektedir.
Girişimciler; Yeni iş fikirlerini riskleriyle birlikte göze alarak aynı zamanda diğer üretim faktörlerini de göz önünde bulundurarak yeni istihdam olanakları yaratma açısından ekonomik büyüme de inkar edilemez bir role sahiptir.
Geçmişten günümüze ekonomi ve girişim ile ilgili çokça yazılıp çizilmiştir, 18. yy. iktisatçılarından Adam Smith, girişimciliğin ekonomik göstergeler üzerinde olumlu etkiler oluşturabilecek potansiyele sahip olduğunu söyleyen ilk iktisatçıdır. Schumpeterian ‘ın görüşüne göre ise girişimcilik süreci bir ülkenin veya bölgenin ekonomik kalkınmasında anahtar faktörlerden birini oluşturmaktadır.
İlginizi Çekebilir: Zing Data, Veri Analizi Sonuçlarını Her Platformda Görünür Kılmak için Yatırım Aldı
Girişim ve Ekonomi
Girişimcilik, bir toplumun büyümesinde önemli rol oynamaktadır. Girişim ve ekonomi bir bütün içerisindedir. Girişim için ekonomi lazım, ekonomi için ise girişim şarttır. Hatta günümüzde girişimi ekonomiden ayrı düşünmek pekte mümkün olmayan bir hal almaya başlamıştır. Tabii teknolojinin gelişmesi de bunun için en önemli ortamı sağlamıştır diyebiliriz. İnsanların istedikleri bilgiye kolayca ulaşabiliyor olması, dünya pazarını takip edip gelişmelerden haberdar olması girişime olan talebi ve aynı şekilde girişimleri arttırmıştır.
Hatta girişimlerin gelişmiş ülkelerde daha çok görüldüğünü de bu bilgi sonrası rahatlıkla söyleyebiliriz. Ülkelerin kalkınmışlık düzeylerine bakıldığı zaman girişimcilik yetenekleri üst seviyede olan ülkelerin kalkınmışlık seviyelerinin de yüksek olduğunu gözlemleyebiliriz. Aynı zamanda girişim tabii ki ülkelerin rekabet edebilme niteliklerini de güçlendirmelerine de yardımcı olmaktadır. Hatta Dünya Devletleri rekabet güçlerinin arttırabilmek ve gelişmişlik seviyelerinin üst düzeylere çıkarabilmek için girişimciliğe büyük önem vermeye de başlamışlardır.
Toplumlar tek başlarına bütün ihtiyaçlarını üretip, karşılayamadıkları için farklı coğrafyalardan bu ihtiyaçları temin etmeye ihtiyaç duymaktadırlar, bu sayede toplumlar hem birbirine muhtaç olacak hem de bu sayede kalkınarak sosyal ilişki kurmalarına da olanak sağlayacaktır işte bu da tam olarak girişimin ekonomideki yerinin belli etmektedir.
Ekonomik büyüme ve kalkınma ülkelerin ana hedefleri hali gelmiştir bu sayede girişime verilen önem ve teşvikte oldukça artmıştır. Girişimcilik faaliyetlerinin artması ekonomik ilişkileri de oldukça fazla etkisi altına almaktadır. Girişimciliğin artmasıyla birlikte diğer etkenlerde doğru orantılı bir şekilde artış göstermektedir. Buna örnek olarak; dış ticaret hacmi, turist sayısı vs verilebilir.
Ekonomi ve girişim kavramını kısaca toparlayıp özetlemek gerekirse;
Girişim ekonomiyi pozitif yönde etkileyen en önemli unsurdur. Girişim sonucu yeni firmaların doğması hem yeni iş olanakları doğurarak istihdam sağlamakta hem de üretimi arttırarak ülke ekonomisine büyük oranda katkıda bulunmaktadır. Yani girişim ekonomik büyümeye ve verimliliğe önemli katkılar sağlamaktadır.
Bu habere henüz yorum yazılmamış, haydi ilk yorumu siz bırakın!...