Gün geçmiyor ki yaşadığımız olaylar ve teknolojik gelişmeler, hayatlarımıza yeni bir kavram katmasın. "İntikam alışverişi" olgusu da bunlardan yalnızca bir tanesi...
İntikam Alışverişi (Revenge Shopping) ile Ne Zaman Tanıştık?
İlk "versiyonu", 70’li yılların sonuna doğru Batılı markaların Çin’de satışına izin verilmesiyle yabancı ürünlere yönelik bastırılmış talebi tanımlamak amacıyla kullanılmıştı. Daha sonraki bir aşaması, Çin Kültür Devrimi'ne dayandırılıyor. Devrimin ardından ülkede yaşanan talep patlamasını ifade etmekte kullanılan bu terim, şimdi ise
koronavirüs kısıtlamalarının akabinde tüketicilerce gerçekleştirilen "alışveriş akınlarını" anlatmak için kullanılır oldu.
Salgının ortaya çıkıp dünyaya yayıldığı Çin ile Güney Kore'deki tüketicilerin, karantina sonrası, lüks mağazalarının önünde kuyruklar oluşturması ile gündeme geldi. Çin’de, kapatılan mağazaların açıldığı ilk gün, lüks markası Hermes'te bir günde 2,7 milyon Dolar tutarında bir ciro gerçekleştiğinde intikam alışverişi kavramı "viral oldu". Adından da anlaşılacağı üzere, insanların "yasaksız zamanlarda", karantinadayken "tüketimsiz" geçen vakitlerinin intikamını alırcasına alışveriş yapmasını anlatıyor.
Akademik çalışmalar; olguyu, yüksek gelir düzeyli bir tüketicinin alışmış olduğu tüketim kalıbından, gelirindeki olası bir azalma sonucu hemen vazgeçmesinin beklenmediği "Duesenberry" teorisine dayandırıyor. Bu bağlamda daha çok lüks tüketim sahasında yaşanacağı tahmin ediliyor.
Yine aynı coğrafyada, 2003 senesinde yaşanan SARS (Severe Acute Respiratory Syndrome- şiddetli akut solunum yolu sendromu) krizinden edinilen tecrübeler, koronavirüs yasaklarının bitmesinin ardından yaşanacaklarla ilgili bazı beklentilere neden oluyor. Zira Asya’daki hastalıktan sonra en hızlı toparlanan sektörlerden biri lüks olmuştu.
Öte yandan koronavirüsün kendisi gibi, doğurduğu "alışveriş çılgınlığı" da Asya kökenli olmakla beraber, intikam alışverişi ateşi şu an Avrupa ve Amerika'yı da yakıyor!
Tüketici ve Üretici Açısından Bakılınca
Geçen yılki olaylarda "pandemi sonrası alışveriş canavarları"nın çoğunluğunun Z kuşağı temsilcileri olduğu söyleniyor. Onlar herhalde ilk kez böylesi bir kriz görüyorlar. Daha önce yaşamadıkları bir tecrübe karşısında yanlış kararlar almaları da olası...
Her iki taraftan bakınca da öyle bir dilemma söz konusu ki... Tüketicilerin içini bir yandan "öç alma hissi", gecikmeyi telafi çabası; bir yandan da ekonomik bir kriz bataklığında boğulma korkusu kemiriyor. Firmalar ise "Hazır satabiliyorken zamlı mı satayım; yoksa daha çok satış yapmak için indirim mi uygulayayım?" çelişkisi içinde... Şimdiye dek yaşanan örneklerde, bazı ünlü markalar zam politikasını kullandı; bazıları ise aksine, büyük indirimlere gitti. Bununla beraber e-ticarette atılım yapanların ise bu krizi fırsata çevirdikleri aşikar...
2. Dünya Savaşı ve 2008’deki ekonomik krizde olduğu gibi, tüketicilerin bir kısmının, o "anksiyete"den kurtulmak için çıkış yolunu tüketimde arayacakları öngörülüyor. Bu grubun, içine düşülen belirsizliğe ve "kontrol kaybı"na meydan okurcasına alışveriş yapmaları bekleniyor.
Bu kez, hastalıktan en fazla etkilenen hizmet sektörünün (restoranlar, eğlence mekanları ve turizm gibi...) söz konusu geri dönüşten en fazla yarar sağlayacak kesim olacağı da umuluyor.
Beklentiler Ne Yönde?
ABD merkezli danışmanlık şirketi Bain’e ve Hong Kong merkezli finans kuruluşu HSBC'ye göre; lüks sektörü satışları, koronavirüs öncesi seviyesine en erken 2022’de dönecek.
Ancak üreticilerin unutmaması gereken bir şey var ki o da bu intikam alışverişi furyasının geçici bir şey olduğu!.. Dolayısıyla markaların bunu, "koronavirüs denizine düştüklerinde sarıldıkları yılan" şeklinde algılamayıp tedbirli davranmaları lazım.
Türkiye'de bugün itibarıyla başlayan "kademeli normalleşme" safhasında sizce ülkemizde de intikam alışverişleri görülecek mi?
Kaynaklar:
https://www.apos.to/
https://oggusto.com/
Bu habere henüz yorum yazılmamış, haydi ilk yorumu siz bırakın!...