Bu hafta sizler için The European VC'nin kurucu ortakları olan David Cruz e Silva ve Andreas Munk Holm ile harika bir röportaj gerçekleştirdik. Kendileriyle EU VC topluluğu ve yeni platformları olan "Syndicates" hakkında konuştuk. Lafı daha fazla uzatmadan röportajımıza geçelim.
Andreas: The European VC topluluğu, Girişim Sermayesi ekosistemine bizim kadar aşık olan herkes için kurulmuş olan yerel bir topluluktur. Bu ekosistemde yatırımcısından, çalışanına kadar pek çok aktör yer alıyor ve EU VC topluluğu, bu aktörlerin her birini kapsamayı amaçlıyor.
Ekosistemdeki bulunan tüm bu aktörleri bir araya getiren şey girişim yatırımları ve bizim inşa ettiğimiz topluluk da bu ekosistemdeki herkese girişim fonlarına katılma ve bu büyülü sektörden gelen büyük getirilerin meyvelerini toplama fırsatı sunmayı amaçlıyor.
David: Andreas'ın söylediği her şeye katılıyorum. Andreas ve ben birer startup aşıklarıyız. İkimiz de startup ekosisteminin içine doğduk, kariyerlerimiz böyle başladı. İkimiz de teknolojinin gücüne ve teknolojinin sorunlarımızı çözme yeteneğine inanıyoruz. Örneğin, Portekiz'de bu yıl şimdiden 180'den fazla orman yangını yaşadık ve bu yangınlarda insanlar hayatlarını kaybetti. Ben ve startup ekosistemindeki insanlar, şunu biliyoruz ki, hepimiz bu sorunun ve diğer sorunların çözümünde rol oynayabilecek yeniliklere imza atabiliriz.
Biz ise bu teknolojilerin finansmanı tarafında yer alıyoruz. Bizim için sermaye ekosisteminden bahsetmeden, startup ekosisteminden bahsedebilmeniz mümkün değildir. İşte bu yüzden yaptığımız her şey, bu yatırımcı topluluğunu güçlendirmek etrafında dönüyor. Çünkü bu çabalar daha sonra startup ekosistemine de yansıyacak. Bu nedenle tüm faaliyetlerimizi başlattık.
Andreas: Buna "EU VC Topluluğuna Neden İhtiyacımız Var" sorusunun cevabını da eklemek istiyorum.
Amerika Birleşik Devletleri'ne bakarsanız, temelde Startup'lar için bir tane merkez görürsünüz, bu Silikon Vadisidir. Tüm para bir sokakta toplanmıştır, bir yatırımcıdan diğerine yürüyerek ulaşabilirsiniz. Herkes aynı Kafelere ve aynı partilere gider. Bu da Startup'ınız için istediğiniz yatırımın sadece bir yürüyüş mesafesinde olduğu anlamına gelir. Ama Avrupa'da böyle bir durum yok, Avrupa'da yatırımcılar her yere yatırım yapar. Örneğin 500 Startups'taki ortağımız Enis Hulli (eminim kendisini çok iyi tanıyorsunuzdur) Doğu Avrupa'nın tamamına yatırım yapıyor. Bu da, kurması gereken organizasyonun tamamen farklı olması gerektiği anlamına geliyor, ayrıca girdiği ekosistem de ABD'de gördüğünüzden tamamen farklı çünkü mesele sadece bir şehir değil. Türkiye'den Polonya'ya kadar yaklaşık 15 ülke.
"Daha İyi Bir Dünyaya Ulaşabilmek İçin Girişim Sermayelerine İhtiyacımız Var"
Andreas: David ve ben, ikimiz de startup ve girişim ekosistemlerinden gelen bir geçmişe sahibiz. İkimiz de firma yöneticilerinin yatırım alabilmelerine yardımcı olduk. Ben bunu Danimarka'da yaptım, David ise Portekiz'de. Her zaman söylediğim şey şu, ikimiz de bir girişim fonu için yatırım bulabilmenin ne kadar zor olduğunu gördük. Çünkü girişim sermayeleri büyük ölçekli finansal ekosistemin içindedir ve pek çok girişim de onlardan yatırım alabilmek amacıyla yatırım turlarına çıkar. Bu noktada ise dünyayı değiştirme potansiyeline sahip bir sektörü gerçekten önemseyen birini bulmak çok önemlidir. Bütün büyük S&P 500 şirketleri de bu noktadan gelmişlerdir.
Bu şirketlerin henüz büyümediği bu çok küçük ekosisteme başlangıçta finansman sağlamanız gerekiyorsa, bu dahil olan herkes için çok büyük bir görevdir. Bizim gördüğümüz de buydu. Daha iyi bir dünyaya ulaşabilmek için girişim sermayelerine ihtiyacımız var ekosistemdeki herkesten verimli bir şekilde sermaye toplayarak yükselen yöneticilere sahip olmak için daha fazlasına ihtiyacımız var.
David: Andreas ilk olarak bir kuluçka merkezinde çalışmaya başladı. Ardından Danimarka'da devlet tarafından ortak finanse edilen bir program yürüterek girişim sermayesi sektörüne giriş yaptı. İlk kez orada yatırımcılarla, fonlarını kurmalarına yardımcı olarak çalışmaya başladı. Benim yolum ise buna çok benzer ama biraz daha farklı. Birkaç yıl boyunca doğrudan Startup işine girdim. Yeni başlayanlara harici bir danışman olarak fon toplamalarında yardımcı olmaya başladım ve bu beni bir girişimde bulunmaya yöneltti. Andreas da o sırada aynını yapıyordu ve birbirimizi bu şekilde bulduk. Şimdi çözmeye çalıştığımız sorunlara da böyle aşık olduk. Günün sonunda, herkes gibi biz de tesadüfen bu işe girişmiş olduk ama bu süper eğlenceli!
Bizler özünde topluluk kurucularıyız ve teknolojiye güçlü bir şekilde inanıyoruz. Bu nedenle, odak noktamız bu olduğu için, dünya genelindeki birçok toplulukla, çoğunlukla Avrupa'dakiler ile yoğun bir şekilde ilgileniyoruz. Harika bir örnek olarak, geçen ay Dünya Ekonomik Forumu'nun bir projesi olan UpLink ile ortaklaşa çalıştık ve pek çok girişim sermayesine, SDG'nin (Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları) ilerlediği yöne katkıda bulunması amacıyla çağrıda bulunduk. Bu, inandığımız ve bir etki yaratmak için daha fazla sermayeyi yönlendirmek istediğimiz yönlere harika bir örnek teşkil ediyor. Bu kurucular olarak bizlerin karakterlerini de yansıtıyor.
"Syndicates İnsanları Yatırım Yapmak İçin Bir Araya Getiriyor"
David: Bu harika bir soru (gülüyor).
Andreas: Bunun karmaşıklıkları hakkında çok fazla konuşmamız için hiçbir neden olmadığını söylemek üzereydim. Çünkü yasal düzenlemeler konusunda pek çok ayrıntı var fakat Syndicates'in ilginç yanı, pek çok insanı bir birime yatırım yapmak üzere bir araya getiriyor olması. Girişim fonlarına yatırım yapmak için çok sayıda küçük zamanlı yatırımcıyı ve küçük ölçekli yatırımcıyı bir araya getiriyoruz.
David: Aynen öyle. Andreas'a tamamen katılıyorum. Syndicates, insanların bir araya gelip, bir birime ortak olarak yatırım yapmalarını sağlar. Ancak bizim açımızdan ilginç olan soru "Neden". Neden bunu yapıyoruz? Bu konuda cevaplamayı en çok sevdiğim soru sanırsam bu.
Bunu yapıyoruz çünkü Avrupa'da bir kişi veya kuruluş bir girişime yatırım yapmak isterse bu konuyla alakalı birtakım düzenlemelerle karşılaşıyor. Öncelikle yatırım yapabilmek için bir minimum limit bulunuyor. Avrupa genelinde bu miktar çoğunlukla 100 bin euro/dolar vs, bazı yerlerde daha da fazla. Bir fon, getiri sağlama yeteneğini kanıtladıkça, bu sayı artıyor. Yani biraz daha büyük markalar için bu limit 250bin, büyük firmalar için ise milyonlarca euroya kadar çıkabiliyor.
Andreas: Herkesi aynı yatırıma çekiyoruz. Herkesin 1.000 Euro ile katılabilmesine olanak tanıyoruz. Bunun ardından ise yatırımı gerçekleştirmek adına sorumluluğu üstümüze alıyoruz. Bu ise sürecin en zor kısmı haline geliyor. Bu yüzden bu ekosistemde sık yapılan bir uygulama değil.
Eğer bugün bankanıza gidip "Hey dostum, benim 1.000 eurom var ve önümüzdeki on yıl içinde bu parayı ona katlama şansım var mı? Parayı kaybedersem de sorun değil fakat en azından şansımı denemek istiyorum" deseniz, muhtemelen bankacınız size güler ve "Bu metrikleri kimin çalıştırabileceğini bilmiyorum ama ben kesinlikle yapamam" diyerek sizden orayı terk etmenizi ister.
Ama risk sermayelerine odaklanırsak, risk sermayelerinin bunu ve daha fazlasını yapabildiğini görüyoruz. Fakat bu tarz bir yatırım, yalnızca bir seferde 100bin eurodan fazlasını verebilen insanlara açık oluyor. Bu ise son derece adaletsiz. Syndicates ile bu sorunu çözüyoruz.
İlginizi Çekebilir: Startup Sohbetleri: Askipo Kurucu Ortağı ve CEO’su Taylan Tüfekçi
"Bu Yüzden Topluluk Merkezliyiz"
David: Bunun ilginç yanı aslında ilk sorduğun soruda gizli. Biz bu yüzden "topluluk" merkezliyiz. Çünkü işin sonuna baktığımızda bugün startuplara yardımcı olan kim? Bunun cevabı; Stajyerinden, yatırımcısına, kuluçka merkezinden, üniversiteye kadar herkes. Dolayısıyla amacımız, tüm bu ekosistemin bu işin faydalarından yararlanabilmesine izin vermek. Bu, zenginleri dışlamak ya da sadece daha az zenginleri dahil etmekle ilgili bir şey değil. Bu, herkesin katılımına izin vermekle ilgili. Bu yüzden topluluğun işin merkezinde olması çok önemli.
Andreas: Bence bizim yaptığımız ile diğer firmaların yaptığı arasındaki en büyük fark, girişim ekosistemini bir havuzda toplamak. Çünkü girişim fonlarına yatırım yapmak için insanların sermayesini bir araya getiren çok sayıda şirket var. Bu, bir tür kitle fonlaması. Hepsi iyi şekilde çalışıyor ve onlar için en iyisini diliyoruz, hepimizin onlara ihtiyacı var.
Fakat bizim yaptığımız biraz daha farklı. Biz, yatırımcılarımızın yatırım yaptıkları firmaya gerçekten erişmelerine ve onlara değer sağlamasına izin veriyoruz. Böylece yatırımcılar, kendi etraflarında ekosistemlerini ve kariyerlerini ilerletebiliyorlar ve girişim sermayesi ekosisteminde daha iyi bir yere gelmek adına bağlantılarını genişletebiliyorlar.
Örneğin bizim aracılığımızla yatırımda bulunduğunuz zaman; "Ben gözlemcilik işi yapmak istiyorum" ya da farklı bir alanda çalışmak istiyorum diyebilirsiniz. Bunu yapabilmenize olanak tanır ve size bu alanda yardımcı oluruz. Firma için iyi olabileceğine inanıyorsanız, gözlemlediğiniz fırsatlar hakkında görünürlük elde etmenize destek oluruz. Bu, elbette daha iyi bir yatırımcı olmanızı ve ekosistemde daha iyi bir yere gelmenizi sağlayacaktır.
EU VC : "Geleceği Finanse Etmek İstiyoruz"
David: Bu replik aslında bize ait değil (gülüyor).
Andreas: Bunu bir slogan olarak kullanıyoruz fakat Risk Sermayeciliğinin babalarından bir tanesine ait.
David: Sanırım başlarken söylediğim şeyi bitirirken de söyleyeceğim. Bizler hepimiz teknolojinin ve sorunları çözen inovasyonlar gerçekleştirmek için parayı kullanmanın gücüne inanan insanlarız. Şahsen bunu yapabilecek en iyi insan olduğumu düşünmüyorum. Ancak bu şansı elde etmek için Avrupa'daki kuruculara giden parayı takip edebilirsem, ekosistemdeki etkimden dolayı son derece mutlu olacağım. Temelde bu cümlenin benim için anlamı budur. Geleceği icat edemiyorsam, en azından onu finanse etmeme izin verin, değil mi? Bizi yönlendiren temelde budur. Yardım etmek, geleceği finanse etmek istiyoruz. Dışarıda gerçekleşen tüm bu harika şeyleri finanse etmeye yardımcı olmak istiyoruz.
Bu habere henüz yorum yazılmamış, haydi ilk yorumu siz bırakın!...