Tarihten bu yana suç her zaman var olmuş, ancak gerçek ile yalanın ayrımı her zaman kolay olmamıştır. Yalan makinesi, işte tam da bu yüzden icat edilmiştir.
İnsanoğlu suçluların üzerine isnat edilen iddialar konusunda verdikleri cevapların doğruluğundan hiçbir zaman emin olamamış, gerçeği gece karanlığında mumla aramıştır. Eski çağlardan bu ya da çok çeşitli yöntemlerle yalanın üzerine gidilmiş bu alanda kısmi başarılar elde edilmiştir.
En azından öyle olduğu sanılmaktadır. Örneğin; Bundan yaklaşık 4500 yıl önce, Mezopotamya’da suçlu olduğu düşünülen insanlar, yargıçlar tarafında nehirlere veya akarsulara atılırdı.
Suçlu olan boğulur, suçsuz olan kurtulurdu. Çünkü boğulan suçlunun cezası suyun içerisinde tanrılarca verileceğine inanılırdı. Yine yaklaşık 3000 yıl önce Çin’de suçlu olduğu düşünülen insanların ağızlarına pirinç koyulur beklenirdi. Bir süre sonra pirinçler çıkarılırdı. Çıkan pirinçler eğer kuru ise kişi yalancı, ıslak ise masum sayılırdı. Bu yöntemin dayanağı ise yalan söyleyen kişinin ağzının kuruduğuna inanılmasıydı.
Yalanın İzleri
Antik Yunanistan’da başlarında Doktor Erasistratus’un olduğu bir gurup doktor, yalanı inceleme çalışmaları yapmışlardır. Bu çalışmaların sonucunda yalan söyleyen kişinin, nabızlarında artış, terleme oranında artma, tansiyonlarındaki değişim, nefes alışverişindeki hızlanma, ses tonlarındaki değişkenlik, mimiklerinde tik benzeri seyirme gibi semptomlar gözlemlemeyi başarmışlardır.
İlk Yalan Makinesi Çalışmaları
İtalyan tıp dehası ve bilim adamı Cesare Lombroso 1881 yılında yalan üzerinde yaptığı bilimsel deneyler sonucunda yalan söyleyen bireyin kan basıncında değişkenleri saptayan bir makine icat etmeyi başardı. Bu makineye giden yolda ilk adım oldu desek yeridir. Bu gelişmeyi takiben yine bir İtalyan Psikolog Vittorio Benussi yalan söyleyen bireylerin nefes alışverişlerinde değişkenlikleri gözlemleyerek kayıt altına aldı.
Kayda giren bu verilerin ışığında İtalyanlardan sonra Kanadalı bilim adamları işe el attı ve çağlar öncesi Yunanlıların bulgularının üzerine giderek ikinci olarak yalan söyleyen bireylerde nefes, tansiyon ve nabız değişikliklerini gözlemleyerek kayıt altına alan bir makine icat etmeyi başardılar. Bu makinenin icadına imza atan isim ise Kanadalı mucit J.A. Larson olurken tarihler 1921’i gösteriyordu.
İcat ettiği bu makineye ‘’Poligraf’’ adını veren Larson, bu verdiği ismin anlamının Yunanca ‘’çok sayıda yazı’’ olduğunu duyurdu. Bundan sadece 17 sonra yani 1938 yılında Larson, icat ettiği bu makineye yalan söyleyen bireylerde terleme miktarındaki değişiklikleri gösteren bir grafik ekledi. Böylelikle eklenen bu özellikler ile yalan makinesinin doğrulama prensipleri son şeklini aldı.
İlk ve Şimdiki Kullanımı
Bu gelişmelerin ardından 1992 yılında verilerin bilgisayarlara kaydedilmesine başlandı. Poligraf’ın algılayıcı uçlarının bağlandı şüpheli bireylere sorulan sorulara verdikleri cevaplar esnasında kaydedilen grafik ve değerler sonucunda ortaya çıkan farklılıklar yalanın tespitinde etkili olmaya başladı.
Tabii doğru cevaba erişmek için sorulan soruların iyi seçimi ve soran kişinin alanında ehil olmasının da yerine getirilmesi ile yaklaşık % 85 – 90 başarının elde edildiği de poligraf kullanımında gözlemlenmiştir. Nihayetinde her elektronik cihaz gibi küçük değerlerde yanılma payı da mevcut olan poligraf halen birçok ülkede kullanılmaktadır. Günümüzde insanlar üzerinde ses tonlarındaki değişiklik, mimiklerdeki seyirme ve değişkenlik, beyin aktivitelerinde değişkenlik gibi özellikleri inceleyerek yalanın tespiti üzerinde çalışılmaktadır. Modern tıpta;
Görünen o ki, insanoğlu yalanın ne karasından ne beyazında çağlar öncesinde olduğu gibi, çağlar geçse de vazgeçmeyecek. Yalanın tespiti ise insanlarda emin olunması oldukça zor bir iş olacaktır. Bakalım dijital çağ ve teknoloji yalan makinesinin güncellenmesi konusunda ne gibi kazanımlar getirecek beklemede kalıp görelim
Bu habere henüz yorum yazılmamış, haydi ilk yorumu siz bırakın!...